Tuesday, December 26, 2006

#20

sevgili bugün ilk kez düşen kar tanesi ve ardındaki güneş;

aralık ayına bu kadar fazla anlam yüklemiş olmam diğer ayları zaten gücendirmezken, benim burada bunu düşünüyor olmam, bi algin likenine eş değer.
inan.
yani benim için öyle.


sen
bi-le-mez-sin kii!

ben hiç başkasını düşünerek yaşamadım.
aralıkta.

Thursday, December 21, 2006

#19

bugün onu beklerken hava beni dondurdu.
iliklerime kadar. saçım topluydu; ama çok ıslanıyordu.
ıslaktı hava, yağmur yağıyordu.
biraz uzun bekledim.
yanımda benimle birlikte başkasını bekleyen çocuğun bekleyeni geldi.
benimki gelemiyordu.
müziğimi açtım.
kendi dilimde açtım.
çünkü dinlediğimi her şeyiyle anlamak niyetindeydim.
yağmur içime işlerken; tam anlamıyla zühur edemezken.
koruyanım vardı çünkü, kalkanım.
ve ordaydı,
uzun boyuyla geliyordu.

sarıldım.
uzun..

Sunday, December 10, 2006

#18

ben daha önce hiç
3 şarkı kadarlık bi zamanı
şarkı dinleyerek
ve
susarak geçirmemiştim.
yanımda birisi varken.
ne güzelmiş.

Thursday, December 7, 2006

#17

07122bin6 * perşembe
anlık.
ve olabildiğince içsel..
sevgili geceleyin en değişik gözüken,
belki biraz büyülü belki, biraz uzak olan,
tuvalette oturup türklüğümü kanıtlamaya çalışırken ve bu esnada çözemediğim her birşeyi çözmeye çalışırken ben,
fayansların sıvalarının kalıntılarını ren geyiklerine benzetirdim.
bunu hep yaptım. o evden taşınana değin. o ev benim ortaokulumdu. minik odamdı. hep odam vardı müstakil; fakat ilk kez bendim, genç bir kızdım.
bunları kaç kişiye anlatabilirim ki ben, kim empati kurayım diye kasar, kasmakla kalmaz anlar ki? herkesin pasif kaldığı, bir tek ben varım bu dünyada ama, niçin niçin diye debelendiğim dakikalarda, sağımda solumda kimse yoktu benim. yolda yürürken de hep gözlerimi kaçırırdım, bana bakan gözlerle kavuşmamak için. onlardan yana da bir umudum yoktu.
karşımda durduğun zaman. gözlerini kaçırmana bir sürü anlam yüklüyorum ben.
yanlış anlamalarına da yüklüyorum, oysa ki söz vermiştin bana beni hiç yanlış anlamayacağına dair.
sözler tutmak içindi.
ama aslında ilk saniyede bırakılmak için..

Sunday, December 3, 2006

#16

03122bin6 * 23:28
odada.
moladayken.


sevgili fermuarıyla sürekli oynayan,


1 mm lik karton, bir falçata darbesiyle kesilir.
2 mm'den sonra iş zorlaşır.
önce hafifçe hattını belirlersin cetvel yardımıyla, sonra iş senin ellerinin maharetindedir.
kartonun ortasındaki şekli oradan çıkarmak için, denersin, denersin..
üçüncü ya da dördücünde parmağında ittirirsin, oradan fırlar mutlu olursun.

bundan önce hep üçüncüde dördüncüde çıkarmışsa kartondan kareni,
bu alışkanlıktır.
bi gün ilkinde çıkarmışsan ise
bu bir başlangıçtır.

yapıştırıcım ol, genzime dol.

Saturday, November 25, 2006

#15


25112bin6 02:39/pazar
içsellik derecesi: *****
malzeme: snowman - drawing pen 0.4
kağıt türü - yüzeyi parlak karton
kanıtı:
sevgili elleri cepte olan,

my dear, the one i want it to be the dearest.
mi amor. mi parte de mi corazon.
böyle desem sana.. öyle kelimeler seçmeli, öyle cümleler kurmalıyım ki başından sonuna değin, tırnak içinde tutmalısın onları. derdim kendimi kanıtlamak değil. önceden öyleydi biraz sanki, ama bu kez.. ne bileyim, oyun oynamam lazım seninle. bitmeyebilir, bitebilir. biz oynamış olalım ama. bir sen hamle yap bir ben. hiç üstün olmayalım, hep "bir" olalım. "biz" bile çok ürkütücü şu anda.
yalnızlık kelimesi fallafoş oldu ya artık kullanmaktan çekiniyorum. eşseslisi de yok. olmadığı için de karizma. düşünüyorum şimdi böyle geçiş cümleleri yazarken. seni. yüzünü.
mevcut yalnızlığımı sona erdirirken sen, ben senin dünyana kendimi entegre etmekten haz duyacağım ve peşimsıra kovalayan hatıraları ekolojik çöplere atıp bir virgül koyacağım hayatıma. senin tüm mimik ve onlarla güzelleşen-büyüyen jestlerini hemen kolajlayıp yastığımın altına koyacağım, uyumadan önce minik lambamla bakabileyim ve hatta onu öperken mimar sevgilime yazdığım mektubu da çöpe atmış olduğumu hatırlayabileyim diye. senin sayende.
"pause"dayım ben.
film şeridi gibi geçen "...."'lerden birine takılacağım ve mıhlanacağım.
lütfen sen ol. orda ol.
gitmemiş ol. es geçilmemişim ol..

björk kulağımda tam da bu anda..

this time
i'm gonna keep my all to myself
she loves him, she loves him
and he makes me want to hurt myself again

Friday, November 24, 2006

#14

24112bin6 * 01:49

sevgili koca,

az önce evlendik biz. seni ben tavladım üstelik. çift maaş dedim, gencim hatta belki biraz güzelim dedim. sen de peki dedin, balık etli olman umrumda değil.
evde çalacak müzikler de belli. biraz frou frou, biraz yann. ibrahim'i açabilirsin evde; ama ben yokken. sevmek zorunda değilim. ben de evdeyken cocoRosie açarım. sen seviyorsan kapatmazsın. zamanla anlayacağız bazı şeyleri. başkalarından ne farkımız var allah aşkına? evlenip de tanışanlardanız biz de.

mucQ..

Thursday, November 23, 2006

#13


23112bin6 * prş
Bayım,

bugün siz tam karşımda sayılırsınız. motordayız. arkanızda da bir bayan oturuyor. bayım, teniniz güneşli bir günde, gökyüzündeki (başka nerede olurlar bilinmez) bulutlar kadar beyaz. arkanızdaki bayanın teninin beyazlığının sizinkiyle tam olarak aynı tadda olduğunu bilebilseydiniz. şaşırırdınız eminim ve o yüzünüz ışıldırdı da. bu sefer güneş gibi. şimdi biz motordayız ya hani. hani vardır ya merkez kaç kuvveti. kafanıza perde o yüzden çarpıp çarpıp duruyor. sanmayın size karşı bir şey bu. arkanızdaki bayana da çarpıyor. o sizinle aynı tepkiyi veriyor. ah bir görebilseydiniz.. şaşırırdınız eminim. bayım, bulutların yerleştiği gökün mavisi gözlerinizle arkanıza bir dönseniz, arkadanızdaki bayanın da mavisi kucalayacak sizi. belki de kaçacak aniden. ama kaçmayacak bayım, keşke bir deneseniz de bilseniz.. ve aslında siz, birbirinizin kartşıt cinsisiniz. belki kardeş, belki aşık, belki başkası.. bunlardan biri olabilirsiniz. ama şimdi hiç birşeysiniz. bayım, ben eros olmak istiyorum şimdi. ama şimdi gözlerimi çeviriyorum. beni yanlış anladınız siz bayım..
benim sizden yana yoktu ki bir kaygım..

Wednesday, November 22, 2006

#12



sevgili uzak. uçtum ben. sanki seninle üstelik.



gece olmasına gece. bu gözler görmüyorsa neden bakıyor? orada birisi seni düşünüyor. beynine hapsediyor belki "10 dakika" boyunca. sadece seni bilmek istiyor. sen bakıyorsun önce, kapatıyorsun. sonra soruyor, "sevdin mi?" bakmam lazım diyorsun. bakıyorsun, "kim yazmış bunu?" diyorsun. seninle dalga geçmediği için kızmadığı için şanslı sayılırsın bebeğim. manideki gibi "ilk harflere baksana" diyor. senin adın dilek değil, dilârâ. gönlü süsleyen kız. şaşırıyorsun, seviyorsun, duruyorsun, paylaşıyorsun. daha önce adına şiir yazılmış mı ki? cevabını biliyorsun.. küçücük bir şey evet. ama anlık mutluluk yaratıoyor işte o psikolojik kitaplarda, dergilerde yer alan.

teşekkür etmiyorsun.
teşekkür edilmez.
hava çok güzel burada.
son bahar.

yüzüme bakıp da söyleyemeceğini biliyorum.
böylesi daha güzel zaten.
benim yanlış anlamak gibi bir huyum da yoktur.
bekliyorum!

gelsene!



*dud-i muannid: inatçı "duman"





Tuesday, November 21, 2006

#11

21112bin6 15:45 vapuru

sevgili telefon,
eve dönünce onu aramamı, iyi olduğumu söylememi istediği ve bunu yapmayınca agresifleşen kişi, ondan ayrılınca, artık onun "sevgilisi" olmayınca,
hiç merak etmiyor ya beni,
aklına gelmiyorum ya hiç,
ölsem kalsam haberi olmayacak ve umrunda olmayacağım ya hani..
madem şimdi ben senin için x bile değilim, o zaman niye o kadar merak ediyordun ki eve varışımı ve iyiliğimi!

gülmekten öldürecek bu ironi.

Monday, November 20, 2006

#10

20112bin6 * pazartesi sendromsuzu

sevgili ayna,

sana baktığım zaman cildimi yeterince beyaz gördüğümde, bir iki adımda yana dönüp göbeğimi tutup "idare eder.." dediğimde, duvara tutunup geriye doğru esnediğimde kendimi tersten görebiliyorsa eğer, -ki bu çok esneksin, süpersin sesleriyle beraber olan bir şeydir- ben o gün evden mutlu çıkıyorum.

Sunday, November 19, 2006

#9

19112bin6 22:26
sevgili mutluluk grafiği,

fransızların "r" telaffuzu duyulduğunda hissedilen büyü gibi,
ispanyolların dillerini iki büklüm ederek çıkardıkları "ch" sesini yapabilmek için evde tek başına denemelerdeki çocuksuluk gibi,
italyanların "iauuu" diye uzatarak konuşmalarındaki şenlik katsayısına vurgun olmak gibi,
türkçe'deki tok sesle vurgulandığında gizemli olan kelimeleri çıkarabilen erkeklere aşık olmak gibi,
anlamadığım tüm dillerin bulmacası gibi

hissediyorum. daim olması namümkün değil.

Saturday, November 18, 2006

#8

19112bin6 15:12

sevgili dilek kutusu,
bir gün boyunca zamana bağlı mutluluk grafiğimi görebilmek için nelerimi vermezdim.

Friday, November 17, 2006

#7

18112bin6 22:57
Sevgili(m),
beni öpüp sımsıkı sarıldıktan sonra benim evime gidişimi izler miydin diye arkama bakıp bakmamayı her seferinde düşündüm.

düşündüğüm bir şey yok şimdi.

Tuesday, November 14, 2006

#6

14112bin6 23:59
sevgili oradaki,
ben çok, pek çok eminim ki şimdi biz seninle flört ediyor olsaydık, çıkıyor olsaydık, sevgili olsaydık, birbirimize aşık olsaydık; ben yüzümde gülümseyle istiklal'de yürüyormuşçasına ders çalışırdım.
kahretsin!

#5

13112bin6 11:10

sevgili soldan koçanlı ahşapımsı sıra,
damla sakızlı reçel yedikten sonra yarım saat boyunca dişime yapışık partiküller kalmasına bayılıyorum. ayva reçeli ya da mango reçeli yedikten sonra da aynı olayın olmasını sağlayacak madde reçine mi? reçine görevi üstlenen bir katkı maddesi olabiler mi?

Monday, November 13, 2006

#4

13112bin6 02:45

sevgili gelecek,


ben seninle
çok ciddi ciddi..

bir projede beraber sabahlamayı, kalem tutuşuna aşık olmayı, çizim çantanı karıştırırken aradığın şeyi bulamayıp sinir oluşundaki ciciliğe vurulmayı, beni iskeleye kadar getirip oradan evine gidişini görmeyi, fütursuzluğuna önce sinir olup sonra aşık olmayı, harflerdeki vurguları yakalayıp duvara asmayı

düşünüyorum.
evet düşünüyorum vallaha.

Sunday, November 12, 2006

#3

12112bin6 23:48
sevgili akşam,
her seferinde yaptığım sütlü kahvenin anatomisini, fizyolojisini çıkardığımda sanki koyduğum kahvenin kafein miktarının, sütün uyku yapıcı etkisi miydi neydi olan laktoz miktarının üstesinden gelemeyeceğinden korkup, ikisinin birbirini dengelemesi durumunda "uyku"ma hiç bir etkide bulunamayacağından korkuyorum.
hem de her seferinde.

#2

22102bin6


sevgili boşluk,
istanbul'un sonbaharının da diğer istanbul'un _____ 'sı kadar derinden etkileyici olması tesadüf olmasa gerek. yüreğinde cesareti, kalbinde hatırası, delinde "o"su olduğu sürece, İstanbul oyuncudur. Hüznü de yaşatmayı bilir, neş'eyi de.
melankolinin dibini boylamaktan daha ziyade, anlamsız mutluluklara gark etmeyi tercih ettim ben. ertesi sabah 12'ye kadar uyuyabilme şansım olması beni mutlu etti 5 saatlik bir uykudan uyanınca..
peki buna paralel olarak, başka işleri de bu norma sokabilir miyim? Hava ne kadar acımasız ne kadar köstek olursa olsun bana, yeni bir umut, yeni biri, yeni "o".. çağırsam mı? çağırıyorum bak. mor ve ötesi'nden küçük sevgilim'i dinlemeyi kesip "orda durma"yı açmanın zamanı geldi. şimdi günlerden pazar, saat 10.10. ben denizdeyim. kıtamı değiştirdim her gün yaptığım gibi. istanbul'un kendisi gibi.

#1

10112bin6 .. 02:36
sevgili hayat;
yazmaya karar verince ben kağıt, kalemi bulduktan sonra kelimelerin ucunu kaybediyorum. oysa ki kelimelerimi görebileceğim yerlere onları ince ince batırmıştım ben.
başından sonuna kadar akıcı ve dans eden bir şeyler yazdım mı ben, okuyan varsa eğer, o konu hakkında ne yazardı onu merak ediyorum bir de.
görüp görebileceğim olayları bana bir penceren göstersene. ya da şöyle demeliyim; süpriz yapma bana. sürpriz değil; süpriz. göğüs kafesimin hızlı nefes almaktan aşağı*yukarı hızlı hareket beni geriyor. ellerimin ısı kontrolünü de artık bana devret. edilgen değil, etken kıl beni.
klişeye duyulan bu denli kin, gıcıklık, eziş duygusu yoksa artık başlı başına bir klişe mi?mesela ben. kimseye "aşkım" demedim. dememekten gurur duyarak demedim hem de. karşımdakine de dedirtmedim. bunu "olma" içgüdüsüyle şartlı hale getirmiş & kalbinde kabullenmiş ben, acaba aşkım demememin gerçek sebebinin olabileceği ihtimalini biliyor muydum?
bi kız bi oğlana "iyi ki çıktın karşıma, aşığım sana.." demiş. olalı 3 hafta olmuş. ya da 4. ben kıza kıçımın kenarıyla "hıhhıh" sesiyle gülerken, ve de eklerken.. birbirinizin ruhuna ne kattınız da oldun hemen?.. hemen farkına varırım. "AŞK".. alalede biri için 3. anlamını dominantlaştırır, ruhuyla beslenen ve aynı zamanda onu her daim beslemeye çalışan biri için 1. anlamını.. demek ki, o kız da "aşık". kendince.
"özgünlüğün sınırlarını zorladığım" filan yok benim. ben esasen çok düz, az, öz şey isteyen- belki de istediği için herkes ama herkes gibi olan, minik mutluluklara hasret bir kızım.
bunu unutma.